Ekonomide Satır Arası
Hilmi DEVELİ
17 Ekim günlü yazımda, Türkiye’nin ilk ve tek Kimya İhtisas Organize Sanayi Bölgesi olan Gebze –Kimya (GEBKİM), yönetim kurulu başkanı Vefa İbrahim Aracı ile söyleşimizin bir bölümünü oluşturan, “Ülkemiz ekonomisinde ve sanayinde Kimya Sektörü” değerlendirmelerini sizlerle paylaşmıştım.
Yine yazımda söyleyişimizin ,“Tehlikeli Malların Karayolu ile Uluslararası Taşımacılığına İlişkin Avrupa Anlaşması” olan ADR’nin uygulama sürecinde karşılaşılacak sorunları ve çözüm önerilerini içeren bölümünü ise bir sonraki hafta yazacağımı ifade etmiştim.
Sağlık sorunum nedeniyle geciken söyleyişimizin bu bölümünde Kimya Sektörü için çok önemli olarak görülen Ülkemizin de taraf olduğu “ADR Anlaşması” 31 Aralık 2019 tarihinde yürürlüğe girecek .
Anlaşmanın uygulama sürecinde karşılaşılacak sorunları ve bu sorunların çözümüne ilişkin önerileri İbrahim bey şu sözleriyle anlatıyor;
“ ADR direktifinde şu anda güncel olarak yaklaşık 4 bin adet tehlikeli madde 9 sınıfta gruplandırılarak taşıması gerçekleştirilmektedir.
Klor Alkali sektöründe ise hâlihazırda taşıma altyapısı halen sağlanılamamış ürünlerden olan Sodyum Hipoklorit, Hidroklorik Asit ve Demir 3 Klorür gibi kimyasal maddelerden yılda 600 bin tondan fazla miktarda taşınmaktadır.
Bu ürünlerin 2020 yılı taşıma miktarı ise 700 bin ton olacaktır.
Bu taşımaların hepsi karayolu ile gerçekleştirilmektedir.
Avrupa’da taşımalar ADR direktifine uygun standartlara sahip araçlar ile karayolu, demiryolu ve boru iletim hatları ile taşınmaktadır.
Ülkemizde hali hazırda tehlikeli madde taşıyan araçların büyük çoğunluğu bu standartları sağlayamamaktadır. “ diyor Başkan Aracı
Ülkemizdeki araçlar ADR standartlarına ne kadar uyumlu, ADR yönetmeliğinden dolayı yaşanan sıkıntılar neler? Soruma başkan şu sözlerle cevap veriyor.
“Bu konuyu kimyasal madde sektöründe metal tank ile taşınamayacak kimyasal maddelerin sıkıntıları olarak daraltabiliriz.
Çünkü akaryakıt ve krom tankerler ile taşınan asit ve bazlardan oluşan ürünlerde direktif yayınlandıktan sonra dönüşecek tank sayısının yüksek olmasından dolayı onay alan tank üreticileri oldu ve geçen süre zarfında dönüşüm de tamamlanmak üzere.
Yukarıda da bahsi geçen ürünler sınıf 8, yani korozif grupta yer alıp tabiatları gereği agresif ve aşındırıcı bir yapıya sahiptir.
Bu özellikleri neticesinde bu ürünler ancak Plastik, PE, Frp tipi tanklar ile taşınabilmektedir.
Mevcutta kullanılan tanklar yapıları gereği ADR direktifine uygun sayılmamaktadır.
Bir diğer sıkıntı ise üretilen İso tankların ISO Tank (Konteyner Tank) tek bir ürün taşıyabilme sınırlamasıdır.
Bu durum çok yüksek maliyetler ile imal edilmiş tek bir tankın bir ürüne mahkum edilmesi anlamına gelmektedir.” Diyor başkan.
ADR’ye uygunluk belgesinin bir araç için maliyeti nedir? Bu konuda ne kadarlık bir yatırım yapılması gerekiyor? Soruma ise ;” Sektörde şu ana kadar gerçekleşen nakliye hizmetleri, dorse üzerine veya kamyon şasesine yaptırılan PE tipi tanklar ile yapılmaktaydı.
ADR direktifi kapsamında şu ana kadar tip onayı olan 2 üretici, kamyon veya dorse üzerine krom tanker, içine boya veya kaplama metodu uygulamaktadır.
Bu uygulamalar neticesinde, 1 kamyonun üstyapı maliyeti yaklaşık 265 bin TL, dorsenin ise 410 bin TL civarındadır.
Kamyon veya çekici fiyatları da göz önüne alındığında, bir kamyonun 625 bin TL, bir TIRın ise 1 milyon TL maliyeti olacağı öngörülmektedir.
Ülkemizde yukarıda bahsedilen ürünleri taşıyan 1 şirket, 2 kooperatif ve münferit olarak nakliye hizmeti veren toplam maksimum 200 araç vardır.
Güncel ekonomik veriler göz önünde bulundurulduğunda, 70-80 adet aracı olan bir nakliye firmasının bu konuda yaklaşık 50 – 55 milyon TL yatırım yapması gerekmektedir. “ Sözleriyle cevap veriyor.
Çözüm önerileriniz nelerdir.? soruma ise başkan İbrahim Aracı, “Bu konudaki önerilerimizi şöyle sıralayabiliriz:
1.Direktif çıkana kadar Klor Alkali tesislerinin 4.Maddede belirtilen tank tipleri ile taşınması için uygunluk verilmesi,
2.Bu konu hakkında üretici ve taşıyıcı firmaların görüşlerinin alınması,
3.Sınırlı sayıda araçla nakliyesi gerçekleşen, Türkiye’de halk sağlığı, sanayi ve çeşitli faaliyet alanlarında yoğun kullanımı olan bu ürünler için geçiş süreçlerinin çok daha hassas yaklaşımlarla ele alınması, hem sektörün hem de nakliyecilerin karşılanamayacak kaynak kayıp yaşamalarının önüne geçecektir.
Ayrıca kaplanacak araçların mutlaka paslanmaz olması dayatılması tamamen traji komik bir hadisedir. Bütün petrol türevleri carbon steel (siyah sac) ile taşıma izni olmasına rağmen içi zaten kaplanmak zorunda bırakılan bir malzemenin paslanmaz materyal olarak istenmesinin hiçbir mantığı yoktur. Oysa paslanmaz malzeme karbon malzemeden daha dayanıklı değildir.
Ayrıca paslanmaz malzemenin kaplanması da daha zordur.
Sonuç olarak;
Bu zorunluluk ülkemize ekstra masraf ve döviz kaybından başka bir şey getirmeyecektir.
Oysa ülkemizin dövizini havaya savurma lüksü yoktur.
Bu uyum sürecinin 31 Aralık 2019 tarihine kadar bitirilmesi istenmektedir.
Ancak şu ana kadar imal edilen tank miktarına bakıldığında yüzde 1 oranında dahi tank imalatı yapılamadığı görülmektedir.
Uyum sürelerinin daha gerçekçi ve makul sürelere yayılması şarttır.” Diyor İbrahim bey.
GEBKİM yönetim kurulu başkanı İbrahim Aracı bu sözlerle gündeme getirdikleri Kimya sektörünü ve tehlikeli mallar taşıyıcıları ilgilendiren çok önemli bir soruna ve çözüm önerilerine Bakanlıkların ve ilgili kuruluşların sahip çıkarak çözüm bulacaklarına inanıyor.